İlk önce nerelerde kaçaklar olduğunu saptamaya çalıştık birlikte.
Yemeğin tuzuna bakmak için üç beş kaşık ‘götürüyor’ muydu? Her buzdolabını
açtığında ağzına bir şeyler mi atıyordu? Çantası, çekmecesi abur cubur mu
doluydu? Kızartma ya da sarmanın yarısı pişirme esnasında danışanımın midesiyle
tanışmış mı oluyordu? Dr. Öz’ün tavsiyelerini abartıp avuç avuç ceviz fındık mı
yiyordu? Her gece bir iki kadeh içki mi içiyordu? Cumartesi, pazar “Bugün
off’um arkadaş!” deyip brunch’ları Roma sofrası haline mi getiriyordu?
Yok! Bunların hiçbiri
olmuyordu. Yaptığı diyetlere harfiyen uyuyor bir miktar gerçekten de
zayıflıyordu ancak devam diyetine geçtiği anda – tüm kurallara uyduğu halde –
hızla kilo almaya başlıyordu. Son bir umut merkezimize başvurmuştu.
Yaptığımız çalışmalar sırasında, çekirdek inançlarını
araştırmaya başladığımızda şöyle bir durum ortaya çıktı: Bu hanımın annesi
çalışan bir kadındı ve ona halası bakmıştı. Hala, hoşsohbet, çevresinde son
derece sevilen ve saygı duyulan bir kadınmış. Danışanım da halasına
benzetiliyormuş zaten. Bütün komşuları her sabah, sabah kahvesi için halanın
evine gelir, kahve içme seremonisi çay, kek, börek ve çörekler ile devam
edermiş.
Danışanım ise zayıf bir çocukmuş ve gerek halası gerekse komşu teyzeler tombul hanımlar olup sürekli olarak onlardan “Bir dirhem et bin ayıp örter, kadın dediğin biraz etli butlu olmalı.” laflarını duyarmış. İlk çıktığı erkek arkadaşı da onu çok zayıf olmakla eleştirirmiş. Hatta bir keresinde, “düz popolu” ve “tahta göğüslü” dediğini hatırlıyor erkek arkadaşının kendisi için. Ayrıldıktan kısa bir süre sonra erkek arkadaşı, poposu büyük bir başka kız ile çıkmaya başlamış sonrasında da evlenmiş o kızla.
Danışanım ise zayıf bir çocukmuş ve gerek halası gerekse komşu teyzeler tombul hanımlar olup sürekli olarak onlardan “Bir dirhem et bin ayıp örter, kadın dediğin biraz etli butlu olmalı.” laflarını duyarmış. İlk çıktığı erkek arkadaşı da onu çok zayıf olmakla eleştirirmiş. Hatta bir keresinde, “düz popolu” ve “tahta göğüslü” dediğini hatırlıyor erkek arkadaşının kendisi için. Ayrıldıktan kısa bir süre sonra erkek arkadaşı, poposu büyük bir başka kız ile çıkmaya başlamış sonrasında da evlenmiş o kızla.
Bu örnekte, çekirdek inancın küçük yaşta ortaya çıkması,
sonrasında da bir deneyimle beslenmesi ve kemikleşmesine tanık oluyoruz. Bu
çekirdek inancın değiştirilmesi çalışmaları sonucu danışanım kilo vermeye
başladı, sonrasında da verdiği kiloları almadı.
Geçmişimizde oluşturduğumuz çekirdek inançlarımız
yaşantımızın sonraki kısımlarında kendimizle ilgili yargılarımızı belirliyor,
yapabileceklerimizi ya da yapamayacaklarımızı da. “Benim matematiğe kafam
basmaz çünkü ben bir kızım.” “Ben ev işlerinden anlamam çünkü erkeğim.” “İyi
araba kullanamam çünkü bir kadınım.” “Çocuğun altını alamam çünkü erkeğim.” “Topluluk
karşısında konuşamam çünkü biraz pısırığım.” Örnekler çoğaltılabilir. Kişinin
kendisine ilişkin yargılarının temelinde çoğu kez çekirdek inançları yatar.
Oysa bugün, o gün değildir. Geçmişteki bir başarısızlık şimdi de başarısız
olacağımızın garantisi değildir.
Şimdi çekirdek inançlarımızla yüzleşme zamanı. Nelerden hiç
denemeden tamamen vazgeçiyoruz? Neleri kendimize yasaklıyoruz? Bir kez daha
düşünelim.
Gelin hep birlikte NLP sloganını bir kez daha söyleyelim,
hem de yüksek sesle: BAŞKASI YAPABİLİYORSA BEN DE YAPABİLİRİM!
www.serkanozkan.com.tr
www.okunlp.com
0 532 492 26 20